Oyuncu, tiyatrocu, sunucu ve şimdilerde de yazar ve bir anne ÖZGE ÖZDER. Çok yönlü ve çok doğal bir anne. Duruşu olan güçlü bir kadının karşılığı… Kendisi ile oyunculuk, annelik süreci, yeni projeleri ve yaşama dair dolu dolu pek çok şeyi konuştuk. Keyifli röportajımızla sizlerleyiz…
*Sizi sıklıkla televizyon projelerinde görüyoruz, farklı farklı karakterlere hayat vererek karşımıza çıkıyorsunuz. Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro mezunusunuz ve bence okuduğu bölümü meslek olarak devam ettirebilen şanslı azınlıklardansınız. Tiyatro okurken bir gün buralara gelebileceğinizi düşünmüş müydünüz?
Büyük hayaller kurmadım aslında hiç. İstanbul’a gelişim de bir iş teklifi ile oldu yoksa Devlet Tiyatroları sınavı ile bir bölge tiyatrosuna atanıp idealist bir şekilde tiyatro yapacaktım aslında… Belki Van belki Trabzon gibi bir noktada oranın halkına tiyatro hizmeti verecektim. Ama şimdi kendimi daha iyi tanıyıp daha da olgunlaştığımda anlıyorum ki adapte olamazmışım. Ben bir Ankaralı olarak İstanbul’a adaptasyon meselesini bile kolay başaramadım.
*Bize gayet hemen adapte olmuş gibi görünüyorsunuz. Size göre yetenek sonradan edinilecek bir şey midir?
Hayır o bir hediyedir. Ama dereceleri vardır ve eğitimle azı çok yapabilir ya da azı çok gibi gösterebilirsiniz.
* Şu anda “Gecenin Ucunda” dizisinde mistik bir karakteri canlandırıyorsunuz. Zor bir soru olabilir ama canlandırdığınız karakterlerden en çok hangisi sizi daha çok yansıtıyor?
Gerçekten hepsinde benden bir şeyler var. Bu bir klişe değil. İçinizde zaten olan bir şeyin dozajını ve volümünü arttırarak bir karakter yaratıyorsunuz. Kendinden yola çıkmak ve sonra yavaş yavaş, başka başka karakteristik öğeler serpiştirmek en garantili yoldur bir rolü çıkarırken.
*Aslında ilk intiba olarak mesafeli bir duruşunuz olsa da tezat bir şekilde samimiyetiniz de yansıyor. Bu oyunculuğunuza da sirayet ediyor. Her projede oynadığınız her karakterin derinliği bizlere geçiyor. Hiç oynamam dediğiniz bir rol var mı?
Çok teşekkür ederim. Bu cümleleri hep duyuyorum. Hoşuma da gidiyor. Mesafe meselesi çok da yalan değil aslında. Mesafe biraz da saygıdan ve ailenin seni yetiştirme biçiminden kaynaklanıyor. Ama dozajı iyi ayarlanmış bir samimiyet ve sıcak bir iletişim anında kaldırır bende mesafeleri. Haddini aşan bir mesafesizlik, hadsiz bir yorum ve alt yapısız sahte bir samimiyet de derhal kilometreler ördürür bana. Bir daha yaklaşamazsınız. Oynamam dediğim bir rol yok, hiç olmadı. Sadece sebepsiz yere kendimi malzeme etmem, dramaturji bilen eğitimli bir oyuncu olarak senaryoda sağlam bir yere oturmadıkça, anlamlı bir sahne için gerekmedikçe cinselliğe hizmet etmem ve birilerinin politikasına hizmet edecek şekilde tarihi çarpıtan bir yapım içinde yer almak istemem.
*Siz hep aktif olarak çalıştınız. Hatta hamileliğinizin son haftalarına kadar “Sadakatsiz” dizisinde setteydiniz. Bu motivasyonunuzun kaynağı nedir? Çok zorlayıcı olmadı mı?
Mesleğimi çok seviyorum ve hiçbir durumun mesleğimle arama girmesini istemiyorum. Motivasyonum kendimi gerçekleştirmek, Özge’nin istediği ben olmak, kalıplara sıkışıp kalmamak. İçimden ne geliyorsa, nasıl istediysem o şekilde yaşadım. Hamileliğim de buna dahil. Luna karnımdayken şarkı da yazdım, şarkı da söyledim, klip de çektim, müzikalde de oynadım, dizi de çektim, pandemide sokaklarda mama da dağıttım, barınaklarda köpek de besledim. Beni ben olmaktan alıkoymadı kızım aksine güç verdi. Şimdi o da bu annenin bu coşkuyla akan kanını taşıyor damarlarında… Puf yastıklarda bir o yana bir bu yana ayağını uzatıp, nazlanıp, aşermekten gizli bir keyif alan ve çevresine (doğanın en sıradan ve doğal şeyi olan) anneliğinin bedelini ödetircesine sonsuz isteklerde bulunan bir annenin karnında büyümedi o. Benim sırtım hamileyken bile hep terliydi. Çalışabiliyorsam çalıştım, evdeysem yemek yaptım, koşamıyorsam yürüdüm vs. Hiçbir şey yapamıyorsam düşündüm ürettim yazı yazdım. İşe yaramak vasıfsız olmamak benim hayat motivasyonum…
*Size pandemi annesi diyebiliriz sanırım. Hamilelik başlıca bir stres yaratırken pandemi gibi bir sürece gelmesi sizde nasıl kaygılar yarattı?
Pek düşünmedim kötü yanlarını, hep iyi tarafından baktım. Zordu elbette ama maksimum önlem ve sakinlikle altından kalktım. Endişe ve kaygı yaratmaya çalışanları da ne kadar yakınım olursa olsun püskürttüm. Benin savunma mekanizmam bu, negatifi püskürtüyorum. Bir insan, negatif bir ortam, bir durum vs. fark etmez anında yok eder, ya da kendim yok olurum. İyi ve güzel olacağına inandığım ve sonuca varmak istediğim bir odağım varsa ortalığın ya da kafamın karışmasına müsaade etmem. Luna bu zamanlamada ve böyle bir hikâye ile var olmayı seçti ben de ona iyi bir body olmaya maksimum özen gösterdim hepsi bu. Ama özenden anladığım ayağını uzatıp evden çıkmayıp bal börek yemek değildi. Doğada anne olacak herhangi bir hayvan avlanmaya, ya da normal hayat mücadelesine nasıl devam ediyorsa ben de onu yaptım, doğamın gereğini yerine getirdim.
*Pandemide mesafeler, maskeler derken hemen hemen herkesin bağışıklığı düştü. Çocuklar çok sık hastalanıyor. Nasıl önlem alıyorsunuz?
El yıkamak ve teması kesmek en büyük önlemimiz. Bazı yerlerde (hastane asansör vs. gibi) Luna da maske takıyor. Ama Luna asla eve kapalı bir çocuk değil. Parka da gidiyor her gün, markete, AVM’ ye alışverişe de geliyor bizimle. Ama insanların ya da yaşıtlarının dokunmasına öpmesine karşı onu koruyorum.
*Doğumdan hemen sonra dizideki rolünüze devam ettiniz. Ve ekranlara sanki hiç hamile kalmamış gibi devam ettiniz. Kısa sürede eski formunuza nasıl kavuştunuz? Fit kalmak için neler yapıyorsunuz?
Ben 15 kilo alarak doğuma girdim bunun 3 kilosu son bir haftada hipertansiyona bağlı su toplanması idi. Luna doğduktan 5 gün sonra tartıldığımda sadece 5 kilo fazlam vardı. O 5 kilo 1,5 sene benimle kaldı. Sonrasında yeme düzenimi değiştirmek, günde bir saat aç karnına yürüyüş, 3 litre su tüketimi ve saat 18:00 den sonra bir şey yememeyi prensip edinerek 7 kilo verdim ve hamile kaldığım kilonun da 2 kilo altına 50 kiloya düştüm.
*Anneliği tek kelime ile tarif edecek olsanız bu ne olurdu?
Bir yaşama yaşam kaynağı olmak.
*Anne olmak hayatınızda neleri değiştirdi?
Hayatımı o yönetiyor desem yeridir. Tam zamanlı anneyim. Diğer her şeyi ondan bana kalan zamanlarda yapmaya çalışıyorum.
*Bakıcı tutmadan hem tiyatro hem YouTube hem de ekrandaki projeleri nasıl organize ediyorsunuz? Hepsi çok zaman alan işler…
Aslında bu kış çalışmamayı bir alternatif olarak düşünürken bu proje öyle güzel denk geldi ve rolü de ekibi de öyle çok sevdim ki reddetmek manasız geldi. Haftada bir gün hatta bazen iki haftada bir gün sete giderek tüm sahnelerimi bir arada çekip halledebileceğim bir rol ağırlığım var çok şükür. Ona göre kabul ettim zaten. Onun dışında YouTube daha seyrek çektiğim bir matematikte gidiyor şu an. Tiyatro oyunu da az oynanıyor ve yeni proje de almadım. Çalıştığım nadir günlerimde de en büyük şansım annem ve eşim. Sinan sadece akşamları çalışan bir baba olduğundan gündüzleri evde. Annem de aynı sokakta oturan bir anneanne olarak her gün geliyor zaten. Anneanne sağ kolumuz ve en büyük şansımız.
*Eşiniz Sinan Bey de sanatçı birlikte şarkı da söylüyorsunuz. İkinizin de sanatçı olması bir avantaj mı yoksa dezavantaj mı?
Avantaja çevirirsen avantaj tabii. Egoların varsa ve narsistik yapıda karakterlerseniz işiniz çok zor. Biz birlikte üretmeye, birbirimize sırayla ve saygıyla alan açmaya bayılıyoruz. İyi ve dengede bir çiftiz o anlamda. Uyumlu partnerler de olabiliyoruz o yüzden sunuculuktan sahne programına kadar birçok alanda ikimizi yan yana isteyen işler geliyor. Reklam oyunculuk sahne her alanda bizi bir ikili olarak görmek istiyorlar. Mantıklı gelenleri değerlendiriyoruz.
*Sinan Bey nasıl bir baba?
Doğuştan baba olarak dünyaya gelen bir baba.
*Size bakınca gerçek aşk duygusu insanın içine işliyor. Bunu neye borçlusunuz?
Gerçekten âşık olmamıza ve aşka sınır ya da koşul koymayıp kalıpları yorumları boş verip göstermekten de ifade etmekten de korkmayışımıza.
*Kızınız Eva Luna için hazırladığınız masal kitabınız var. Gelirini de SMA’lı bebeklere bağışlıyorsunuz. Yazma fikri bebeğiniz olunca mı oluştu biraz içeriğini öğrenebilir miyiz?
Evet SMA ülkemizde çok büyük bir yara. Benim ve Luna’nın ilk yaş, doğum gününde ona özel bir ninni yaparken ben, bundan sonra ne yapacağımı merak edenlere “bir masal olur belki de” dedim hep. Çünkü içten içe ona anlattığım masalların hayat bulmasını çok istedim. Aslında ben bu masalları yazma fikrine ilk giriştiğimde sadece hayat bulsun, Luna’ya hediyem olsun diye yola çıktım. Sonra dedim ki “Bu masallar bir yandan benim hayata da teşekkür ve Luna’nın varlığına şükür biçimim olsun, ihtiyacı olan bebeklere hediyemiz olsun tüm geliri. Ömrüm oldukça anlatayım bu bitmeyecek masalı ve ömrüm oldukça bağış yapayım Luna adına.” ve ne mutlu ki “Ay Perisi Luna” masal serisi hem hayat buldu hem de belki de dünya üzerinde ilk kez hayat vermek için yola çıkan ve anneler alıp bebeklerine okudukça başka annelere umut, başka bebeklere hayat verecek olan, yazarı yaşadıkça seri olarak basılmaya devam edecek olan tek masal serisi oldu. Ay perisi Luna masal serisinin tüm geliri de Sma hastası bebeklere bağışlanıyor üstelik. Gözlerim doluyor anlatırken bile. Ben böyle yazarının ömrü boyunca anlatmaya ve bebeklere bağışlamaya devam ettiği bir masal serisi duymadım hiç. Bu beni çok heyecanlandırıyor.
Ay perisi Luna çocuklar için bir resimli masal kitabı. Ama tahmininizden çok daha katmanlı bir masal serisi aslında. Şimdilik ilk yaş çocuklarına hitap ediyor ama kızım Luna ile eş zamanlı büyüyecek bu seri, yani okuyucunun yaş aralığı gittikçe büyüyecek ve Luna’nın yaş aralığına paralel ilerleyecek. Ayrıca serinin üçüncü kitabından sonra çok şaşırtıcı, çok katmanlı ve fantastik bir açılım bekliyor bizi. O günler için sabırsızlanıyorum. Şu an ikinci kitabın çizimleri bitti, onu baskıya hazırlıyoruz. İlk kitabın ise ilk baskısı tükendi, ikinci baskıya giriyor.
*Muazzam bir fikir sahiden, babam da bahçemize bir ağaç dikmiş ben doğduğumda. O ağaçla inanılmaz bir bağım var. Kızınızla birlikte masal da büyütüyor olmanız ona da nasıl güzel bir anı olacak kim bilir, beni de çok heyecanlandırdı. Peki Luna sizi ekranda görünce nasıl tepki veriyor?
Bütün eve tek tek beni gösterip haber veriyor annem çıktı diye. Kendisini görmekten ve izlemekten daha çok hoşlanıyor ama.
*Belki o da oyuncu olur… Önümüzdeki süreçte sizi nasıl projelerde göreceğiz?
Şu an sadece ana odaklı yaşıyorum. Ama Luna’nın varlığı artık çok daha seçici olmama yol açacak, evden ayrı kaldığıma değmesi gerek.
* Son olarak hayranlarınıza ve okuyucularımıza güzellik sırlarınızı verir misiniz? Siz hep doğal hep aynı güzellikte ve aynı formdasınız bunun için neler yapmalıyız?
İçinizden geldiği gibi yaşayın, benliğinizi yaşama ve kendi başına ayakta kalma, üretme cesareti gösterin, tüm bunlar sizi mutlu bir insan yapacak. Mutlu ve özgüvenli bir insanın gülümsemesinden, duruşundan ve beden dilinden daha güzel daha etkileyici ve çekici başka bir şey olamaz. Güzellik kalıp dışı bir şeydir. Sanılanın aksine herkeste olan değil, kimsede olmayan özgün ve biricik olan sizi başka kılar, seçilmiş kişi yapar. Benzersiz olun, çağa ayak uydurup başkasına benzemeye çalışmayın. Herkese mutlu bir yıl dilerim.
FOTOĞRAF:İLKER UZUNALAN
SAÇ: KAAN ÖNCÜ
MAKYAJ: MERVE
KEŞCİ
Share this content:
I am regular visitor, how are you everybody? This paragraph posted
at this web site is truly fastidious.