Avrupai görüntüsü, kocaman mavi gözleri ve adeta ikonlaşmış kısa sarı saçlarıyla hayatımıza önce sunuculuğu sonra oyunculuğu ile giren Seray Sever zorlu annelik sürecini ve hayatını anlattığı sıcacık sohbetiyle bizlerle…
Röportaj: Nurçin ENGİN
Sizi her zaman çok bakımlı, çok fit ve hep güzel gördük. Genetik faktörler dışında bir formülünüz var mı? Nedir güzelliğinizin sırrı?
Bakımlı, fit ve güzel olma yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Hiçbir zaman makyajla uyumam, cildime iyi bakarım onun dışında çok özel bir şey yapmıyorum. Doğal ürünleri tercih ediyorum. Pilates çok yaptım, hamilelik sebebiyle ara versem de yeniden başlayacağım. Yürüyüş ve yüzmeyi de çok seviyorum. Bizim ailede yaş aldıkça insanlar daha genç durur. Genetik faktörler sanırım. Bir de yaşam sevinci…
Ekranlarla ilk tanıştığınız zamanlarda dönemin tipolojisinden çok farklıydınız şimdilerde de öyle. Adeta yerli Marilyn Monroe gibisiniz. Günümüzde estetik ile herkesin birbirine benzediği çok tartışılıyor sizin estetiğe bakışınız nedir? Estetiğiniz var mı?
Ben kendimde çok estetik seven biri değilim. Estetikli ünlülerden değilim. Zaten genç yaştan beri ekranlardayım, çok fark göremezsiniz. Neredeyse çocukluk fotoğrafım bile aynı. Botoks ve cilt bakımı yaptırıyorum. Dolgu sevmiyorum ama zamanı gelince gerekli müdahaleleri yaptırırım diye düşünüyorum. Yaptıranlara bir şey diyemem. Ben doğal görüntüyü çok seviyorum, doğal kırışıklıları da seviyorum.
Görüntünüz dışında eğitiminiz ile de çok konuşuldunuz. Boğaziçi Ekonomi mezunusunuz medya sektörüne nasıl geçtiniz?
Evet, Boğaziçi Ekonomi mezunuyum. Ben şansa ekranlara geçtim. O sırada bir ajansa kaydolmuştum, reklam filmleri çekilir diye. Televizyondan bir teklif geldi ve kendimi kamera önünde buldum. Ben işimi çok severek yaptığım için arkası da geldi. Sunuculuğu çok seviyordum, uzun yıllar çok program yaptım. Artık oyunculuk istiyorum dedim ve onun eğitimini aldım, oyunculuk başladı. Aslında tamamen işimi çok severek yaptığım için ekonomi ile ilgili sadece bir program yaptım. Gündüz kuşağı televizyon programı TV8’de “EKOSANTRİK” diye. Onun dışında hep sanatsal faaliyetler devam etti.
Annelik sizin için çok mücadele verdiğiniz bir süreçti. Yaşınızı hiç göstermemenize rağmen 49 yaşında anne oldunuz. Malum kadınlar için riskli sayılan bir yaş aralığı. Bu sizi korkuttu mu?
Tabii ki. Geç yaşta anne olmanın çok zorlukları da var. Defalarca denedik. Sonunda doğru doktoru buldum ve yumurta rezervi kalitesini arttırdıktan sonra deneyip, bebeklerime kavuştum. Hep ikiz bebek istiyordum. Daha önce çocuk düşünmemiştim. Sebebi de gerçekten çok âşık olduğum, inandığım, ruh eşim dediğim insandan bebek sahibi olmaktı. Onu geç buldum bebeklerim de geç geldi ama takdir-i ilahi bu diyorum. Demek ki bu yaşta çocuk sahibi olmam gerekiyormuş ki Allah nasip etti. Daha sonra benim doktoruma giden pek çok kadın da anne oldu. Dediğim gibi süreç zor. Doğumum da zordu. Ölüm riski taşıyan bir operasyondu ama o kadar çok istiyordum ki, Allah nasip etti. Biraz gözü kara bir insanım her şeyi göze alarak gittim. Bundan sonra Allah çocuklarımızla uzun ömür verir de uzun yıllar yaşarız birlikte inşallah.
8. Denemenizde tüp bebekle ikiz annesi oldunuz anlattığınız kadarı ile de çok zor bir süreçti. Umutsuzluğa da kapılmışsınızdır ama pes etmemişsiniz. Bu süreçte sizi ne motive etti?
Evet, umutsuzluğa kapıldığım anlar oldu ama motivasyonumu pek kaybetmedim. Şöyle söyleyeyim benim annem 48 yaşında doğal yollardan hamile kalmıştı. Hep içimden bir ses diyordu ki 48 yaşında hamile kalacaksın o yüzden çok inanarak girdim son dönemece. Ondan önce tedavimi oldum, vitaminler kullandım, yumurta kalitesini ve sayısını arttırdım. 0.8 olan yumurta rezervi 1.5-2’lere çıktı. Olmasaydı takdir-i ilahi diyecektim. Her şeyde bir hayır var diyecektim. Çünkü her zaman öyle bakarım hayata. Ben Allah’ın sevgili kuluyum diye bakarım. Hep Allah’ın kızıyım diye dolaşırım. Dolayısıyla Allah’ım bugüne kadar her istediğimi gerçekleştirdi. Son dileğimi de gerçekleştirdi.
Tek bebek bile belli bir yaştan sonra fazlasıyla zorken ikiz bebek sahibi olmak sizi çok zorlamadı mı?
Tek bebekle bile söyleniyor insanlar uykusuzuz. Her şeyimiz bitti diye. Bize annem de çok destek oldu. Bir tanesini o büyüttü diyebilirim. Biz dadı bulamadık, bakıcılara güvenemedik. Evde yardımcı yoktu çok zorlandık. Öyle böyle değil! İkiz bebek demek çarpı dört zorluk demek. İki bebek iki kat değil dört katı zor. Yine de öyle bir sevgisi var ki uykusuz da kalsanız aç da kalsanız hiç önemi yok. 53 kiloya düştüm. Ama onların sevgisi her şeyi örtüyor. Başka bir şey bu annelik. Dolayısıyla zorlansak da biz o süreci geçtik.
Annelik ve kariyer birlikte ilerleyebilir mi sizce?
İlerleyebilir diye düşünüyorum. Ancak bebeklerin 2 yaşına kadar gelmesi lazım çünkü tamamen anneye ihtiyaçları var. İstediğiniz kadar herkes yardımcı da olsa anne bağı çok kuvvetli. Ben biriyle ilgilenirken diğeri öbür tarafta kalınca vicdan azabı yaşıyorum. İkiz bebek annesi olmak demek vicdan azabı demek. Devamlı eksik kaldığınızı hissediyorsunuz. Çocukları bırakıp iş yapmaya hiç gidemedim. Sosyal medya işlerimi yaptım. Onun dışında şehir dışında bir günlük iş olduğunda kabul ettim. Şimdi iki yaşlarına geldikten sonra tamamen kendi işime dönebileceğim. Çocuklar benimle birlikte hareket edebiliyor hale geldiler. Büyüdüler. Her şeyi anlıyorlar. Dolayısıyla çalışmamı engellemeyecek. Dediğim gibi kariyere ara verilebilir ama bitirmek gerekmiyor.
Çocuk sahibi olunca hayata bakışınız değişiyor mu kendi hayatınıza devam etmek mümkün olabilir mi?
Anne olunca hayat tamamen değişiyor. Hayatınıza devam etmek mümkün ama önceliğiniz çok değişiyor. Önceliğim her zaman orda atan iki minik kalp ve her şey onlara göre düzenleniyor. Ben bir de biraz fazla hassas ve pimpirikli bir anne olduğum için önce onların uykuları, yemekleri, kıyafetleri ne gerekiyorsa her şey önce onlar için. Şöyle söyleyeyim çocuklar doğduğundan beri kendime bir çöp bile almadım. Çünkü elim çocuklara gidiyor. Hayata bakışınız değişiyor. Daha endişeli oluyorsunuz. O koşulsuz sevgi yanında çok büyük endişe de getiriyor. Artık araba kullanırken bile daha dikkatli oluyorum. Başka şeylerde de öyle bugünlerde elimi yaktım mesela çocuklarımı iki gün kucağıma alamadım diye acayip bir vicdan azabı duydum. Hani kendimi acımı geçtim çocuklarımla vakit geçiremedim diye üzüntü yaşıyorum. O yüzden her şey değişiyor. Bütün bakışınız değişiyor. Dışarıda yemeğe çıkarken bile bunun yerine çocuklarıma bir şey alırım diyorsunuz.
Gözlerden uzak mutlu bir evliliğiniz var ve siz aşk evliliğine inanan birisiniz. Eşinizin doğru kişi olduğunuzu nasıl anladınız? Mutlu bir evliliğin sırrı nedir?
Evet, gözlerden uzak eşim basını sevmediği için gözlerden uzak bir yaşantım var. Eşim de ruh eşim. Onu nasıl anladığımı soracak olursanız ilk bakışta anlaşılan bir şey. Ruh eşim dediğinizde de her şey kolaylıkla ilerlemiyor. Dıştan çok sınav geliyor. Orda sevginiz test ediliyor. Biz bu anlamda zorlu süreçleri de aştık. Çok şükür hayatımda çok şükrettiğim bir eşim var. İnşallah uzun yıllar, ölene kadar da devam etsin. Mutlu bir evliliğin sırrı da bence iki kişinin birbirini çok fazla sıkmaması ile ilgili. Birisi yüksekken diğerinin alttan alması, dengelemesi. Eşim bu anlamda beni çok tolere ediyor ve hiçbir zaman hiçbir şeye karışmıyor. Sonsuz güvenle ilerleyen bir ilişkimiz var. Birbirimizi hissediyoruz. Konuşmadan anlaşıyoruz. Hedeflerimiz aynı, beraber vakit geçirirken keyif aldığımız şeyler aynı. Benim balık tutmakla alakam yoktu eşimle beraber saatlerce balığa da gittim. O da benim sevdiğim şeyleri kendi sevmese de yaptı. Kendi bulunmasa da destekledi asla eleştirmedi. Birbirimize daha çok değer katarak hayatlarımız daha iyiye çekmeye devam ediyoruz.
Kızlarınızla ilişkiniz nasıl? Otoriter bir anne misiniz yoksa yaklaşımınız arkadaşça mı?
Bence arkadaş gibiyiz ama belli kurallar çerçevesinde belli bir disiplinle ilerliyoruz. Yemek ve uyku saatleri konusunda çok dikkatliyim. Ama yemek yerken o yemeği saçlarına da sürüyorlar, yere de atıyorlar. Oyun oynarken rahatlar ama düşüp zarar görmemelerine dikkat ediyorum. Onun dışında özgür olsunlar diye bebekken kundak bile yapmadım. Suyu çok seviyoruz.
Peki televizyonda sizi görebilecek miyiz yeni projeleriniz var mı?
TV’ de beni göreceksiniz.TV8 ‘de bir değişim programı sunacağım. Bu yakınlarda çekimlere gideceğim. Bazı işleri kabul etmedim ama oyunculuğu çok özledim. İşleri çok seçerek kabul ediyorum. Beş gün boyunca sabahtan akşama kadar İstanbul’da olacağım işleri kabul edemiyorum. Ekran devam edecek, o benim aşkım.
Siz pek çok anne adayına, anne olma çabası veren kadınlara umut oldunuz. Bunun olabileceğini gösterdiniz. Anne adaylarına öneriniz ne olur?
Anne adaylarına önerim; kendi bedenlerini toparlayıp sağlıklarını tam hale getirip sonra tüp bebek denemeleri çünkü acayip bir ticari piyasa olmuş. Benim hocam hep söylüyorum Mustafa Bey, RTM Klinik. Önce mutlaka Mustafa Bey’e gidip, vitaminlerle vücutlarını toplasınlar. Benden sonra o kadar çok yaşı ilerlemiş kadın anne oldu ki dualarını alıyorum. Dolayısıyla onlara umutlarını kaybetmemelerini ve doğru doktoru bulmalarını tavsiye ediyorum. Ama yine de takdir-i ilahi. Anne baba olacaksanız o bebek sizi seçip geliyor. Yine de biz her şeyi sonuna kadar yapıp olmuyorsa takdir-i ilahi demeliyiz. Allah çok isteyene veriyor.
Share this content: